Her birey bedeninin gerçekliği ile yaşar. Beden;duygu,düşünce,davranış ve sosyal ilişki kurduğu herkesten etkilenerek bir gerçek oluşturur. Duygu,düşünce,davranış ve sosyal ilişki kurduğumuz herkesin duygu,düşünce ve davranışlarını anlamadan,sorgulamadan bir yaşam sürüyoruz.Koşulsuz sevgi, saygı ve anlaşılma olmadan,bizlere öğretilenlere karşı olumsuz ya da herhangi bir tepki verdiğimizde aldığımız tepki ve olumsuzluk ile acı çekmekteyiz. Bu acının sebebi ise bedenin bir gerçeklik ile yaşamasıdır.
Çocuklukta yaşadığımız her şey yetişkinlikte karşımıza çıkmaktadır.Sözel şiddet,fiziksel şiddet,eleştiri,baskı,iyiliği için yapılan ama çocuğun yapmak istemediği/hoşlanmadığı şeyleri yaptırmak gibi durumlar yetişkinlik dönemimde mutsuzluk,öfke,nefret ve hoşnutsuzluk gibi durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her şeyin fazlasına kaçmak çocukta duygusal karmaşaya neden olabilir.Örneğin,fazla sevgiye boğmak,her şeyi onun adına düşünmek ve yapmak.Bu durumda çocuk sorumluluk almakta,potansiyelini gerçekleştirmekte ilerleyen dönemlerde zorlanacak ve boşluğa düşecektir.Yaşına uygun sorumluluklar vermek,duygu ve düşüncelerini dinlemek ve anlamaya çalışmak,çözüm odaklı olmak,her zaman yanında olduğunu hissettirmek ve çocuk ile ortak bir dil kurarak beraber yürümek daha iyi olacaktır.
Kabullenme özgürlüğümüz olmayan her duygu ve düşünce dışarı akmayan bir irin gibi bedenimizi ve ruhumuzu ele geçirir ve hapseder, altında kalırız. Noksan olduğumuz şeyi veya şeyleri başkalarından isteriz. Oysa kendimize yapabileceğimiz yegane şey, alamadığımız ilgi,saygı,şefkat, anlayış, korumayı ve sevgiyi kendimize gösterebilmemizdir. İnsan, kendi kendinin ebeveyni olabildiğinde yetişkin, özgür ve mutlu olabilir.